Çok sevilen platform oyunu Limbo ‘nun yapımcısı Playdead, piyasaya sürdüğü yeni oyunu Inside ile yılın en iyi yapımlarından birine imzayı atıyor.
Tabii olarak bir platform oyunu ile karşı karşıyayız. Oynanabilirlik çok ama çok basit, oyuna başladığınız an neyin ne olduğunu hemen kavrıyorsunuz. Puzzle ‘lar çok zekice hazırlanmış olmasına rağmen, belli bir konsept çerçevesinde hazırlandığı için, ilk bir iki puzzle ‘dan sonra hepsi kolay gelmeye başlıyor. Fakat tatlı bir zihin mesaisi harcattığı da hoş bir gerçek.
Oyunda, karanlık bir ormanda yol alarak, deneysel bir komplekse sızan küçük bir çocuğu oynuyoruz, esrarengiz ajan tiplerden, güvenlik köpeklerinden kaçarak, bu deneysel kompleksin ve içeride dönenlerin üzerindeki gizem perdesini aralayarak yolumuza devam ediyoruz.
Kahramanımız çocuk olsa da, oyun sizi yanıltmasın, kendisi pek de çocuklar için değil. Peşinize salınan köpeklere yakalanırsanız, boğazınızı parçalıyorlar; siyah elbiseli karanlık adamlar sizi yakalarsa, boğuyorlar, öldürüyorlar. Playdead ‘in karakter ölümlerindeki dehşeti tutması güzel olmuş, başarısız olduğunuzda karşılaştığınız tablo, insanın gerçekten tüylerini ürpertiyor. Oyun, karanlık atmosferine muntazam bir uyum sagliyor; ayarında bir gerilim ve acımasızlık ile güzel bir harman tutturulmuş. Oyunu oynarken, son yıllarda çıkan birçok gerilim filmlerinden daha fazla gerdiğini söyleyebilirim.
Oyunu bu kadar mükemmel kılan en önemli yan, kuşkusuz tasarım öğeleri. Burtonvari atmosferi ve müthis tasarımı ile oyunu oynadığınız her saniye, ve her bir kare bir sanat eseri gibi. Oyun lineer olsa da, ortamda düşünülen görsel detaylar insanı anında içine çekiyor. İzlemesi o kadar keyifli ki, oyunu bir oturuşta bitirebilirsiniz, ancak her bir detayı özümsemek isterseniz, biraz vakite yaymanızı tavsiye ederim.
Müzik ve seslere bakacak olursak Inside, genel olarak sessiz bir oyun. Oyunun genelinde mutlak sessizlikte yankılanan ayak sesleri, arama ışıklarının hafif cızırtısı, çalışan bir makinenin yalnız gürültüsü… Oyunun karanlık ortamına yakışan, güzel bir sessizlik. Yer yer giren müziklerin ise ne başladığını ne bittiğini anlıyorsunuz, geçişler çok temiz yapılmış, hatta ritmin öğeleri oyun içi hareketlerle uyumlu bir şekilde oynanışa entegre edilmiş – hatta oyunda zamanlamanın önemli olduğu yerlerde size referans olacakk şekilde oyuna yedirilmiş. Gerçekten, çok tatlı bir detay.
Ben bir şekilde beni kendine geri çeken oyunları çok severim. Oynayıp bitirdiğim halde, aradan geçen sürede “özledim lan bi posta daha bitireyim” dediğim oyun, gerçekten iyi oyundur. Limbo ‘yu da çok beğenmeme rağmen, hiç bir zaman geri dönme gereği hissetmemiştim. Bu oyunda da aynı hissiyatı edindim. Ancak oyunun tasarımı, işlevi ve tarzı kesinlikle bu şekilde. Oynayıp bitirirsiniz, ancak sizde geri dönme isteği uyandirmaz, ancak aklınıza geldiğinde “ulan ne acayip oyundu be” dersiniz. Benim için özünde çerezlik olarak tasarlanmış, fevkalade bir oyun.
Oyunun internet puanlamasına bakıldığında ise IGN ‘de 10/10, Gamespot 8/10 ve Metacritic 9.1/10 puana verilmiş. Dip köşe hata arayan kritikler dünyasında, bir oyunun alabileceği en iyi puanlardan birine ulaşmış Inside.
Oyun, PS Store ‘da 59,99 TRY ‘den satışa sunuldu, ancak parasını sonuna kadar hak eden nadide oyunlardan diyebilirim.
Gizemi alt üst etmeyecek uygun bir gameplay videosunu da sizlerle paylaşalım.
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.