Pazartesi Cumartesiden Başlar okuduğum en tuhaf bilim-kurgu kitaplarından biri, hatta kelimenin tam anlamını, bilim ve kurgunun birleşimini, bu kadar net anladığım bir başka kitap olmadı sanırım, en azından şimdilik.. Hani her gittiğinizde evindeki mobilyaların yerlerinin değiştiği, herşeyin üstüste ve rengarenk olduğu, her dokunduğunuz eşyanın ‘şimdi onu aslında..’ diye başlayan yarım saatlik hikayesini dinlediğiniz, kısaca evinin kapısından girdiğiniz andan itibaren adeta o insanın hayatının orta yerine düşmüş gibi sizi çevreleyen bir hayatı olan insanlar vardır ya; saatler sonra vedalaşıp ayrıldığınızda, kapının önünde iki saniye durup, birlikte geçirdiğiniz vaktin saatler mi yoksa günler sürdüğünden emin olamadıklarınız hani; işte bu kitap da öyle pestilinizi çıkartmaktan çekinmeyen ama yüzünüzde de anlam veremediğiniz bir gülümse bırakmayı başaracak cinsten dolu dolu bir ‘hayata’ sahip..
Pazartesi Cumartesiden Başlar bir bilgisayar mühendisinin, otostop çeken iki genç bilimadamını arabasına alıp onların ısrarları ile kaldığı bir müze-otelde tanıştığı ‘divan’ ile başlıyor aslında. Her divana güvenmemek gerektiğini böylece daha kitabın başında, bir kez daha, bize hatırlatmış oluyor yazarlarımız. Elbette olay divanla bitmiyor; dilek gerçekleştiren balıklar, daima cebinize geri dönen 5 sentler, suretler, zombiler, vampirler, goblinler, büyücüler, uydurulmuş ve uydurul(a)mamış bilimsel terimlerle dolu bir maceranın içine dalıyoruz hemen. Dalmak dedim, çünkü yazarlarımız ne bir uyarı ya da açıklama yapma, ne de aklımızı başımıza toplamak için mola verme gereği duymamışlar hiç..
Yazarları demişken; evet iki adet Rus yazarı var kitabın, Arkady ve Boris adlı iki kardeşten bahsediyoruz.Üstelik Sovyet döneminde, biri astronom/bilgisayar mühendisi, diğeri ise dil eğitmeni olan iki kardeşler bunlar. Hatta, ana karakterin kitap hakkındaki yorumlarını belirttiği ek bölüm (sonuçta hikayenin ana karakterinin kitabı kritik etmeye hakkı olmalıydı gerçekten) dışında, yazarlar kitabın sonuna yazım süreçlerini, maruz kaldıkları pek çeşitli sansürlerle nasıl başa çıkmaya çabaladıklarını anlatan bir kısım da eklemişler.
Aslında şu ana kadar okuduğum kitaplar arasında, en gariplerinden biri oldu Pazartesi Cumartesiden Başlar. Eğer herşeyi ciddiye alan biri iseniz okumakta biraz zorlanabilirsiniz; dolayısıyla her insana göre olduğunu iddia edemem. Ama Otostopçunun Galaksi Rehberi gibi kitaplarla biraz aşinalığınız varsa, bu kitabın onun biraz ötesi olduğunu söyleyebilirim. ‘Ötesi’ her zaman daha iyi midir sorusunun cevabını okuyucuya bırakmakta fayda var tabii; tıpkı yazarlarının yaptığı gibi..
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.